Başak Kamacı Budak

22 Kas 20172 dk.

ÖNCE İNSAN

En son güncellendiği tarih: 9 Eyl 2022

22.11.2017 tarihinde YURT GAZETESİ’nde yayınlanmıştır.

Aydın...

Haksızlığa ve adaletsizliğe karşı başkaldıran Efelerin memleketi...

Milli Mücadele Dönemi’nde yurt savunmasına katılarak tarihin akışını değiştiren Yörük Ali Efe’nin, Demirci Mehmet Efe’nin torunlarının memleketi...

Şimdilerde Aydın, tarihinin belki de en acı günlerini yaşıyor. Ama, duyan yok...

Aydın ölüyor. İnciri, üzümü, zeytini, suyu, insanı ölüyor.

Neden mi? Yenilenebilir, temiz ve sürdürülebilir enerji kaynaklarından sayılan Jeotermal Santraller, Aydın’ı bir kanser gibi sarmış durumda ve her gün biraz daha zehirliyor.

Temiz ve yenilenebilir olarak bildiğimiz jeotermal enerji, "Nasıl oluyor da Aydın’ı öldürüyor?" dediğinizi duyar gibiyim.

Bizim memleketimizde, özel firmaların kâr oranları, her zaman, en öncelikli mesele olmuştur. Bu nedenle temiz enerjiyi bile adeta bir ölüm makinasına çevirmeyi başarmış durumdayız.

Nasıl olduğunu en yalın haliyle anlatacağım:

Enerji elde etmek için yeraltından çıkarılan jeotermal akışkan/su, içinde bor, siyanür, arsenik gibi zehirli maddeleri de barındırır. Bu nedenle çıkartılan bu enerji kaynağının, kullanıldıktan sonra yeraltına geri verilmesi yani re-enjekte edilmesi gerekir. Böylece yerküreden aldığımızı yerküreye olduğu gibi iade etmiş oluruz.

Ne toprak, ne insan, ne su kaynakları, ne hayvanlar bu işten bir zarar görmeden temiz enerjimizi üretmiş oluruz. Buna hangimiz karşı çıkabiliriz?

Ama bu iş, Aydın’da böyle yapılmıyor. Jeotermal enerjiyle zengin olan firmalar, işletme maliyetlerini %25-30 oranında arttırmamak için re-enjekte işlemini yapmıyorlar ve bizi her gün zehirliyorlar.

Sıfır zarar vermesi gereken bir enerji Aydın’da tarımı tehdit ediyor, toprak verimsizleşiyor, incir-zeytin zehirleniyor, göğüs hastalıkları artıyor, kanser vakalarında istatistiksel olarak da gözlemlenebilen önemli bir artış tespit ediliyor.

Ve biliyor musunuz, Aydın artık çürük yumurta gibi kokuyor.

Didim Pazarı’nda alışveriş yaparken, eskiden, Aydın’ın ilçelerinden gelen ürünleri gönül rahatlığıyla satın alıyorduk. Şimdi soruyoruz, Aydın ve çevresinden geliyorsa satın almıyoruz, zehirlenmekten korkuyoruz.

Didim ve köylerinde üretilmiş ya da Milas’tan gelen sebze-meyveleri tercih ediyoruz. Çünkü Didim’de jeotermal santral henüz yok.

Planlandığı söyleniyor. Hatta bir ara ihalesi yapılmıştı da tepkiler nedeniyle iptal edilmişti.

Ziraat Mühendisleri Odası Aydın Şube Başkanı Mahmut Nedim Barış’ın aktardığı bilgilere göre; Buharkent’ten başlayıp Kuşadası ve Didim’e kadar olan, Aydın’ın % 87’lik alanı, jeotermal alan olarak ayrılmış.

Şu ana kadar ruhsat alan jeotermal sahası, sadece Aydın’da 1900.

Mevcut jeotermal santrallerle, Türkiye’deki elektrik üretiminin yalnızca %1’i Aydın’da üretiliyor.

Tarımıyla, turizmiyle ülke ekonomisine ve milli gelire katkısı, bu oranın çok çok üstünde olan Aydın’dan ne istiyorsunuz?

Efeler Diyarı Aydın, dünyanın ona bahşettiği tüm doğal zenginliklerini, verimli arazilerini yüzyıllardır çalışkan köylüsüyle, çiftçisiyle berekete dönüştürmedi mi?

Aydın halkı, topraktan, hayattan aldığını fazlasıyla yine hayata ve bu ülkenin insanlarına geri vermedi mi, cömertçe paylaşmadı mı?

Aydın’ın günahı nedir ki, mezarlıklarımız bile jeotermal tesislerin isale borularının işgaline uğradı?

Yaşayanlarımıza da ölülerimize de saygı istiyoruz.

Yenilenebilir, temiz enerji adı altında yapılan kıyıma, işgale karşı Yaşam Hakkımızı Savunuyoruz: Yaşamak İstiyoruz...

Denetleme yetkisine sahip tüm kurumları göreve çağırmak her Aydınlının, her yurtseverin görevi olmalıdır.

#Aydın #Didim #Kuşadası #Jeotermalenerji #çevrekirliliği #insansağlığı

    1