Günün birinde, Didim’in kentleşme süreci, sosyolojik, bilimsel bir çalışmanın konusu olacak ve olmalı. Bu kadar hızlı gelişip, Türkiye’nin 81 ilinden yoğun göç alan bir kıyı ilçesi olarak Didim’in bir benzeri daha şu anda yok. Bu kadar kontrolsüz gelişimine rağmen, Didim, insanın huzurlu ve güvende hissettiği bir kent olmayı nasıl beceriyor, işte bu çok şaşırtıcı.
Hızlı gelişen ve kontrolün elden kaçtığı Didim gibi kentlerin en büyük handikabı, belediyecilikle ilgili alt ve üst yapıya ilişkin sorunları bir kenara; kimliksizleşmesi, kentsel açıdan “tanımlanamazlığı”.
Didim deyince, insanlar soruyor: “Didim ne kenti?” “Başat olan ne? Turizm mi? İnşaat mı? Hava mı, su mu, doğa mı, insan mı?”
Cevap vermek zor. Belki hepsi birden ama, aslında hiçbiri. Yani kentimizin kimliği şu anda tanımsız. “Kimliksiz” kelimesini kullanmak istemiyorum, çünkü tarihsel olarak “kimlikli” iken sonradan bozduğumuz kentlerimizden biri Didim.
Güncel söylemlere bakmayın siz. Mesela “Dünya Turizm Kenti Didim”, “Didim’i Dünya Turizminin Başkenti Yapacağız” vs. vs. Bunların hepsi sadece slogan.
Gerçek bir Didim kimliği yaratmak istiyorsak, önce sloganlardan ve günü kurtarmaya yönelik eylemlerden vazgeçeceğiz. Kentin sahipleri olarak, gerçekçi ve kendimize karşı acımasız olmadan, büyük resmi hayal edemeyiz.
Aydın Valisi Sayın Yavuz Selim Köşger de Didim’e ilişkin benzer sıkıntıları hissetmiş olmalı ki, geçtiğimiz haftalarda sektör temsilcilerinin ve protokolün katılımıyla bir toplantı düzenledi. Toplantının başlığı bile Didim’in nasıl iki kutup arasında gidip geldiğini göstermesi bakımından manidardı. Turizm ve İnşaat.
İki sektörün temsilcileri bu toplantı vesilesiyle ilk kez ortak bir masa etrafında bir araya geldiler. Peki ağırlıklı olarak konuşulan inşaat mıydı, turizm miydi? Anlaşılan o ki, inşaat sektörü ve sorunları ağır bastı.
Gönlümüzde yatan ne mi? Elbette ki, Didim’in yapılaşma baskısından kurtulması ve ekonomik olarak turizmden zengin bir kent haline gelmesi, nitelikli turizmin başkenti olması.
Peki gerçek ne? Gerçek şu: Son 15 yıldır Didim ekonomisinin başat aktörü inşaat ve emlak sektörü. İnşaat sektörü kriz yaşadığında Didim ekonomisi krize giriyor. Bir başka çarpıcı olgu: Turizm sektörünün yaşadığı kriz, Didim’i vurmuyor. Çünkü Didim ekonomisi turizmle dönmüyor.
Didim Belediye Meclisi’nce 2015 yılında kendisine Fahri Hemşerilik Beratı verilen Hüseyin Baraner geçtiğimiz günlerde, Dünya Turizm Örgütü Başkan Yardımcısı Günter Ihlau ile birlikte Didim’deydi. Yapılan bir dizi görüşmenin ardından, basına yapılan açıklamada “Didim’in geleceği kültür ve spor turizmindedir” denildi.
Yeni bir slogan daha. Evet doğru, Didim bir kültür kenti, bir spor turizmi kenti olabilir. Baraner gibi turizm duayenleri buna katkı sağlayabilir. Peki stratejimiz ne? Bunun alt yapısını bugünden yarına nasıl kuracağız? Didim turizminin ya da kent kimliğinin kaderi; kişilere, elçilere mi bağlıdır?
Dünyanın kimlikli turizm kenti örnekleri incelendiğinde en önemli ortak noktaları, bütünsel bir kalkınma stratejisine sahip olmalarıdır. Kentler 1 yıllık planlarla, gündem oluşturmaya yönelik sloganlarla değil; her yönüyle yapılan derinlemesine analizler sonucu oluşturulan 10 yıllık, 20 yıllık kalkınma stratejileri ve ilmek ilmek örülmüş markalaşma çalışmalarıyla kalkınır.
Ve bu stratejik planlamalar kişilere bağlı değildir. Kişiler gelir gider. Kalkınma planlarının da turizm stratejilerinin de muhatabı ve sürdürücüsü; kenti ekonomisiyle, sosyal yaşamıyla omuzlarında taşıyan, Türkiye’nin 81 ilinden gelip Didim’de hemşerilik hukukunu barış içinde sürdüren Didim halkı olacaktır.