Yeni yıldan önceki son yazım. Neşeli, umut dolu dileklerle bezenmiş bir yazı kaleme almak istiyorum.
Zira hepimiz hızla değişen siyasi gündemden, giderek kötüleşen ekonomiden, her gün duymaya alıştığımız kadın cinayetlerinden ve daha bir sürü kötülükten çok yorulduk. İyi şeyler duymaya açız. Yeni bir yıla girerken umutlu olmak, her şeyin daha iyi olacağına inanmak istiyoruz.
En önemlisi kendimizi, ailemizi, çok sevdiğimiz ülkemizde, güvende hissetmek istiyoruz.
Eskiden yılbaşı öncesi, televizyonlarda ve gazetelerde yılın en önemli olaylarından derlenmiş haberler yapılır, 1 yılın özeti geçilirdi. Artık öyle haberler bile yapılamıyor çünkü olaylar, bitmiyor. Gündem hep sıcak, manşet çok.
Genel olarak yeni bir yıla giriyor olmanın ne heyecanını, ne de umudunu hissedemiyoruz.
Yılın son KHK’sında yer alan bir madde var ki, 2017’nin tuzu biberi oldu. Kamuoyunun gündemini meşgul eden ve ülke genelinde panik havasına yol açan şu ünlü; “Bir vatandaş, terör eylemlerini ve devamı niteliğindeki eylemleri bastırmak için harekete geçerse ...... yargılanmaz” ifadesi, bu ülkede yaşayan herkes için bir güvenlik sorunu olarak algılandı ve algılanmalı.
Bunun; şiddete ve suça meyilli bir takım öbeklerin, kendilerine vazife çıkararak harekete geçmelerini motive eden ve meşrulaştıran bir madde olduğunu düşünmek sanırım paranoyakça bir tutum değil.
O yüzden yeni yıldan ilk dileğim; Güvenli Bir Ülkede Yaşamak...
Ölümün olmadığı, öldürmenin kanıksanmış bir eylem olmadığı bir ülke istiyorum.
2018, kimsenin yatağına aç girmediği, emekçinin, köylünün alın terinin en yüce değer olduğu bir yıl olsun.
Her şeyden önce ülkemin ihtiyacı olan sevgi ve şefkat duygularının 2018’e damga vurmasını istiyorum.
Şefkat demişken; Reha Çamuroğlu’nun “Nazar” kitabından küçük bir alıntı:
“Savaşta hiç görmek istemediğimiz şeydir şefkat. Yaralı bir savaşçının alnına dokunan bir şefkat eli bulaşıcıdır. Bütün orduya bulaşır.”
Sevgiyi ve şefkati elden ele 2018’de birbirimize bulaştırma ümidiyle.