top of page
Umutlar Bayrama Kaldı

UMUTLAR BAYRAMA KALDI

Yayın Tarihi: 19.07.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki

Milliyet’teki ilk yazımla “Merhaba”. Önümüzdeki günlerde güncel sorunlarını, turizmini ve kent kültürünü konu alan yazılarımla sizleri, Didim ile buluÅŸturma ve tanıştırma niyetindeyim.

 

Didim, bir turizm ilçesi olarak bilinir bilinmesine ama nedense basında pek yer almaz, diÄŸer turizm merkezlerinin hep biraz gölgesinde kalmış gibi bir hali vardır. Halbuki pek çok çeÅŸitliliÄŸi ve henüz keÅŸfedilmemiÅŸ, turizm lehine kullanılabilecek zenginlikleri bünyesinde barındırmaktadır.

 

Bugünlerde tüm turizm merkezlerinin ortak sorunu, sezonun kötü geçiyor olması. Didim’de de küçük esnafından turizm iÅŸletmecisine kadar en önemli gündem, iÅŸlerin kesatlığı. Zaten 3 ay süren sezonun gitti 2 ayı, kaldı 1 ayı. Kısacası umutlar bayrama kaldı.

​

 

 

Ülkemiz turizm gelirlerinin arttırılması gündeme geldiÄŸinde hep konuÅŸulur; 12 ay turizm, alternatif turizmin geliÅŸtirilmesi ve deniz-kum-güneÅŸ çıkmazından kurtulunması gerekliliÄŸi... KonuÅŸulur, ancak özellikle kıyı bölgelerinde stratejik turizm planlamaları yapılırken ne Bakanlık alternatif turizm modellerine öncelik verir, ne de sektörün ileri gelenleri alternatif turizmin geliÅŸtirilmesi yönünde yatırım yapar.

​

Ä°ÅŸte Didim de bu çıkmaz sokaktaki turizm kentlerinden biri olmaya devam ediyor. Yalnızca kıyı bandına (Altınkum) sıkışmış bir turizm anlayışı ile her ÅŸey dahil sistemin, ikinci konutların yarattığı, sektör olamamış bir turizm anlayışının maÄŸdur kenti Didim. Ä°ÅŸte o yüzden, iç (yerli) turizm hareketiyle ayakta durmaya çalışan  kentimizde çoÄŸunlukla olduÄŸu gibi bu yıl da; küçüklü büyüklü tüm esnaf, iÅŸletme sahipleri bekliyor, bayram gelecek rüzgar dönecek diye.

​

Peki nitelikli ve getirisi yüksek, götürüsü düÅŸük bir turizm hareketi için  Didim ne yapmalı?

 

Öncelikle markalaÅŸmış pek çok turizm kentinde olduÄŸu gibi sektör temsilcilerinin, turizm alanında faaliyet gösteren Sivil Toplum KuruluÅŸlarının, yerel yönetimin, Ticaret Odası’nın ve meslek odalarının katılımı ile “DÄ°DÄ°M KÜLTÜR  VE TURÄ°ZM TANITMA VAKFI” nın ivedilikle kurularak, ortak strateji geliÅŸtirme ve güç birliÄŸi çatısının ciddiyetle oluÅŸturulması gerekiyor.

 

Bu vakfın öncelikli iÅŸi ise bölgesel turizm potansiyellerinin tespiti ve analizi olmalıdır. Kültürel ve doÄŸal envanterin çıkarılmasını da içerecek bu tespit ve analiz çalışmalarından sonra aÅŸama aÅŸama; Didim ve çevresinde alternatif turizm modellerinin oluÅŸturulabilmesi için gerekli alt yapı çalışmalarının baÅŸlatılması hedeflenmelidir.

​

Bayramdan bayrama deÄŸil, her ay turizm için önce sektörde güç birliÄŸi, sonra Didim ve çevresinin baÅŸka bir gözle yeniden keÅŸfedilmesi gerekiyor.

Sektörel ve Kurumsal Güç BirliÄŸi

"Sektörel ve Kurumsal Güç BirliÄŸi Ä°çin:
DÄ°DÄ°M KÜLTÜR VE
TURÄ°ZM TANITMA VAKFI"

Didimle Bayramlaşın
DÄ°DÄ°M
APOLLON TAPINAÄžI
AKKÖY
MAVÄ°ÅžEHÄ°R
TAÅžBURUN
AKBÃœK
ALTINKUM
Bafa Gölü, Bafa Lake, Didim, Didyma, Meandros, Başak Kamacı, Başak Kamacı Budak,göl, kaık, huzur, tatil, kültür turu, turizm
BAFA GÖLÜ'NDE KAYIKLAR

DÄ°DÄ°MLE BAYRAMLAÅžIN

Yayın Tarihi: 26.03.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki

Bir bayramın daha tatlı telaşı içinde, herkesin bir yerden bir yerlere seyahat halinde olduÄŸu bugünlerde, iç turizm açısından sezonun en hareketli günlerini yaşıyoruz. Didim’de de oteller doldu, evler kiralandı...

 

Tek sorun; beklenen olmadı ve Bakanlar Kurulu bayram tatilini uzatacak o kararı vermedi. Tatil, ne yazık ki, ÇarÅŸamba günü bitiyor. Yine de birazcık soluk almak için rotasını Ege’ye ve Didim’e çevirenler için birazcık tüyoya ne dersiniz?

 

Didim’de turizminin kalbi olan Altınkum’u bilmeyen yok. Didim’e gelen herkes gecesini gündüzünü Altınkum’da geçirir. Benim size önerilerim ise biraz daha alternetif tatil için tüyolar olacak.

​

Didim’in birbirinden güzel koylarının tamamını görmek ve mavi sularında serinlemek istiyorsanız mutlaka günlük tekne turlarından birine katılmalısınız.

 

Apollon Tapınağı çevresinde yer alan kafeteryalarda, binlerce yıllık ihtiÅŸamlı tapınağı izleyerek akÅŸam kahvenizi içebilir, güzel bir akÅŸam yemeÄŸi için buradaki balık restaurantlarını tercih edebilirsiniz.

 

Her gün açık olan, hediyelik eÅŸyadan giyime, ayakkabıya kadar her ÅŸeyi bulabileceÄŸiniz, fiyatları da oldukça ekonomik olan MaviÅŸehir Pazarı’nda alışveriÅŸ yapabilirsiniz. MaviÅŸehir’in meyve sebze pazarına da uÄŸramayı unutmayın. GüneÅŸi bir gün mutlaka TaÅŸburun Limanı’nda batırın.

 

Akköylülerin alınterleri ile ürettikleri tarladan tezgaha ürünlerini sattıkları Akköy Pazarı’nı ise sakın ihmal etmeyin. Hatta Didim’den ayrılmadan önce salçalık domatesinizi, reçellik meyvelerinizi bu pazardan alabilirsiniz.

 

Akbük’te kıyıdaki teknelerde satılan ekmek arası balığı yemeden, Apollon Tapınağı çevresinde tarihin anılarını taşıyan eski taÅŸ evler arasında yürümeden Didim’den ayrılmayın.

​

​

​

Bafa Gölü ile ilgili yıllardır sivil toplum kuruluÅŸlarının ve uzmanların her fırsatta dile getirdiÄŸi kirlilik ne yazık ki, artık dönüÅŸü zor bir aÅŸamaya geldi.

 

Bafa Gölü barındırdığı tüm ekolojik sistemi ile ölme noktasında. Göl ve çevresindeki canlılar için kaybedilecek bir saat bile yok.

 

Bafa Gölü’nün çığlığını yetkililere duyurmak ve yaÅŸamasını saÄŸlamak için, bölgedekiler tarafından kurulan “BAFA GÖLÜ KURTARMA VE YAÅžATMA PLATFORMU” çeÅŸitli eylemler gerçekleÅŸtiriyor. Platformun sözcülüÄŸünü ise bölgenin yetiÅŸtirdiÄŸi mücadeleci kadınlarımızdan, Eski Bafa Belediye BaÅŸkanı Zühra DÖNMEZ yapıyor.

 

En son gerçekleÅŸtirilen “Son Çığlık Ä°nsan Zinciri” eylemi ile bir kez daha dikkatleri Bafa Gölü’ne çekmeyi baÅŸardılar.

 

Peki çözüm ne zaman? Uzmanlar tarafından kaybedilecek bir saatimizin bile olmadığı ifade edilirken, yetkililer neyi bekliyor?

 

Bafa Gölü ülkemizin arkeoloji-tarih ve doÄŸanın buluÅŸtuÄŸu en önemli sulak alanlarından biri. Göldeki bu kirlilik, yıllardır alınmayan önlemler nedeniyle oluÅŸtu. Artık kaybedecek zamanımız yok.

 

BAFA GÖLÜ'NÜ YAÅžATMALIYIZ....

Bafa Gölü'nün Çığlığını Duyuyor Musunuz ? 

Karavan Mı Dediniz?

KARAVAN MI DEDÄ°NÄ°Z?

Yayın Tarihi: 02.08.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki

ÇocukluÄŸumdan beri çok severim, çok özenirim karavancılara. Çünkü karavan tıpkı bir kamplumbaÄŸa gibi her ÅŸeyinle birlikte dolaÅŸabilme imkanı tanıyan, insanı özgürleÅŸtirilen bir araçtır.

 

Alternatif bir turizm olarak, karavan turizmi ise ülkemizde geliÅŸtirmeye uygun bir seçenek olarak deÄŸerlendirilmesi gereken faaliyetlerden biri.

 

Sonunda Didim’de bu alanda küçük ama önemli bir adım atıldı. Ramazan Bayramı curcunası içinde, Didim’in yüzbinlerce tatilci tarafından hıncahınç dolu olduÄŸu günlerde, toplam 28 karavan sessiz sedasız Didim’e geldi.

 

Bu yıl ilk kez Didim Belediyesi tarafından iÅŸletilmeye baÅŸlanan Orman Kampı olarak bilinen TavÅŸanburnu Kamp Alanı’na yerleÅŸen karavancılar, ilçenin bu, en yeÅŸil alanlarından olan denize sıfır, keyifli kamp alanında konakladılar.

 

Peki nereden çıktı bu karavanlar? Didim’in Akbüklü sakinlerinden, yılların karavancısı Avukat Faruk HAKSAL’ın önerilerini dikkate alan Didim Belediyesi, karavan turizmi konusunda bu alanın kullanılabileceÄŸi fikriyle, TavÅŸanburnu Kamp Alanı’nı tanıtmak için bir baÅŸlangıç yaptı ve Türkiye’nin farklı ÅŸehirlerinden karavancıları Didim’e davet etti.

 

Faruk Haksal ve Ä°zmir Kamp Karavan DerneÄŸi öncülüÄŸünde Didim’e davet edilen, farklı ÅŸehirlerden gelen karavan turizmcileri böylece Didim’de bir ilki gerçekleÅŸtirmiÅŸ oldular.

 

Kamp alanındaki eksiklerin tespit edilmesi, deneyimli karavancıların önerilerinin alınması bakımından önemli bir baÅŸlangıç olan bu organizasyona, Uluslararası Kamp ve Karavan Federasyonu BaÅŸkanı da bizzat katılarak destek verdi. Bize de Didim turizmi için yeni ve heyecan verici bu deneyimin bir baÅŸlangıç olmasını ve TavÅŸanburnu Kamp Alanı’nın önümüzdeki yıllarda ülkemizin önemli Karavan Kamp Alanları’ndan birisi haline gelmesini umut etmek düÅŸüyor.

​

​

 

Her yıl F.I.C.C (Uluslararası Kamp ve Karavan Federasyonu) tarafından bir baÅŸka ülkede düzenlenen ve 1500-4500 arası katılımcının ağırlandığı Rally’lerden birinin ev sahibi neden Didim olmasın?

 

YeÅŸille denizin bu kadar mütevazi buluÅŸtuÄŸu, Milet gibi Avrupa kültürünün temellerinin atıldığı antik kente yakın, Apollon Tapınağı’na komÅŸu, kısacası her ÅŸeyin bir arada bulunduÄŸu bu kadar zengin baÅŸka kaç tane kent var ki?

 

Umarım Didim’in kaderinde yüzbinlerce kiÅŸinin aynı anda doldurup hoyratça kullandığı tatil günleri dışında, sakin karavancıların doÄŸayla baÅŸ baÅŸa sessiz tatiller geçirdiÄŸi, Didim’e saygılı tatil günleri de vardır.

 

Sürdürülebilir turizm için birinci kural; sahip olduÄŸumuz tarihi ve doÄŸal güzellikleri, denizimizi korumaksa iÅŸte tam da bu yüzden yeni turizm anlayışlarına ihtiyacımız var. Üstelik karavan turizmi de diÄŸer alternatif turizm çeÅŸitlerinde olduÄŸu gibi, çok büyük yatırımları gerektirmiyor. Çünkü zaten özünde doÄŸaya saygı, sakinlik, verili koÅŸullara uyumlu bir tatil anlayışı var.

 

Yeterli büyüklükte kamp yapmaya uygun bir alan, temiz ve belli sayıda tuvalet-duÅŸ, su, elektrik, çöp konteynırı... Ä°ÅŸte hepsi bu kadar.

 

Sevgili Didimim, umarım kaderinde sana saygı duyan insanları ağırlamak; güzelliklerini, zenginliklerini seni gerçekten seven insanlarla paylaÅŸmak da vardır.

DoÄŸaya Saygılı Sürdürülebilir Turizm

HoÅŸgeldin Arkeolojik Aylar

HOÅžGELDÄ°N ARKEOLOJÄ°K AYLAR

Yayın Tarihi: 09.08.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Yaz geldi ve arkeolojik kazı mevsimi de açılmış oldu. Didim Apollon Tapınağı, Priene ve Milet yüzyılı aÅŸkın süredir Alman Arkeoloji Enstitüsü yönetiminde, Alman Kazı BaÅŸkanları ve üniversiteleri tarafından “kazılan” ören yerlerinden.

 

Kazı izinleri her yıl Bakanlar Kurulumuz tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görüÅŸleri dikkate alınarak onaylanıp geçiyor. Yürütülen bu kazı çalışmalarının bilimsel niteliÄŸi, hedefleri, ve ülkemiz arkeolojisine katkıları gerçekten deÄŸerlendiriliyor mu derseniz; cevabı kuÅŸku götürmez biçimde HAYIR.

 

Alman Kazı BaÅŸkanları her yıl, usulen, yıllık yapacakları çalışma programını sunuyorlar, o kadar. Genellikle her yıl Temmuz ayı sonlarında Alman kazı ekipleri Didim, Priene ve Milet’e geliyorlar, Ekim ayına kadar kimseyle ve hiçbir kurumla muhattap olmadan sürelerini tamamlayıp, üniversitelerine dönüyorlar.

 

Geriye kalan bizlere de acaba bu yılki kazılarda neler oldu diye hayal kurmak kalıyor. Didim’de bundan birkaç yıl önce kazı baÅŸkanı olarak görev yapan Profesöre, Belediye adına bile bir ÅŸey sormak, bilgi talebinde bulunmak mümkün mü? Üstten ve sert tavırlarla, sanki sömürge ülkesinin komutanı edasıyla iletÅŸim kuran bir “profesör arkeolog”tu kendisi.

 

Yerel yönetim olarak yani ilçede yaÅŸayan ve Apollon Tapınağı’nın gerçek sahipleri olan Didim halkı adına, Alman Arkeoloji Enstitüsü aracılığıyla kazı baÅŸkanlığından bir takım bilgiler istendi. Didim ile ilgili bilimsel arÅŸivin ve yüzyıllar öncesine ait fotoÄŸraf arÅŸivinin, birer kopyalarının Belediyeye teslim edilmesi talep edildi. Aylar süren yazışmalar sonucunda gelen cevap, “yeterli personelimiz bulunmadığından arÅŸiv çalışmasının tarafımızdan yapılması mümkün deÄŸildir” oldu. Yani bizim olan bilgiye bile eriÅŸim bu kadar zor olabiliyor bazen.

​

​

​

Yabancı kazı baÅŸkanlıkları tarafından arkeolojik kazıların sürdürüldüÄŸü ören yerlerinde, diyelim ki, ören yerinin kullanımına yönelik yeni bir proje gerçekleÅŸtirmek istediniz. Yerel yönetim olarak tuvalet sorununu, otopark sorununu, yol sorununu çözmeniz gerekiyor. Ä°ÅŸte o zaman, koruma kurullarının kararı yetmez, mutlaka ilgili kazı baÅŸkanının görüÅŸü ve onayı gerekir.

 

Kazı baÅŸkanına yazılır, cevap gelmez, aradan 2 yıl geçer, çaresizce beklersiniz kazı baÅŸkanının “bilimsel görüÅŸünü”.

 

Didim’de yürütülen kazı çalışmaları son yıllarda iyice anlaşılması zor bir hal aldı. Apollon Tapınağı içinde bekleyen onarımlar, rekonstüriksiyon çalışmaları ve en önemlisi tapınağın çok ciddi bir drenaj sorunu varken, bir bakıyorsunuz bu yıl eski bir Ortodoks kilisesi olan, günümüzde cami olarak kullanılan, mülkiyeti Vakıflar Genel MüdürlüÄŸü’ne ait Aya Yani Kilisesi çevresinde kazı çalışmaları yapılıyor.

 

"Neden?" diye sorsanız, mutlaka bir bilimsel açıklaması vardır. Ama esas neden ÅŸu: Alman Kazı BaÅŸkanlıklarının aslında ne doÄŸru düzgün bütçesi var ne de kısa sürede kazıları tamamlayıp, yeni bilimsel çalışmaların önünü açmak gibi bir amaçları var. Tek dertleri kazı haklarını kaybetmemek.

 

Ben Didim’de yaÅŸayan ve en önemlisi ülkemizin köklü üniversitelerinden birinde arkeoloji ve sanat tarihi eÄŸitimi almış bir vatandaÅŸ olarak, biliyorum ki, bilimsel çalışma teknikleri ve yeterlilikleri bakımından bizim üniversitelerimiz çok ama çok iyi durumda.

 

Türk kazı baÅŸkanları tarafından çalışma yürütülen pek çok ören yeri var ve her yıl yeni bulgularla bizi sevindirmeye devam ediyorlar. Bilimsel yayınlarını yapıyorlar, kurullarla ve yerel yönetimlerle uyumlu çalışmalar yürütüyorlar.

 

Didim, Priene ve Milet’e talip olan Türk üniversiteleri, arkeologlar yok mu? Yoksa bir yüz yıl daha Alman arkeologlar yerel halka ve bu ülkenin kültür tarihinin yeni bilgilerle zenginleÅŸtirilmesine kayıtsız bir ÅŸekilde Temmuz ayında gelip Ekim ayında gitmeye devam mı edecekler?

Neden Türk Üniversiteleri Olmasın?

Nüfus Çok, Olanak Yok

NÜFUS ÇOK, OLANAK YOK

Yayın Tarihi: 16.08.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Kış nüfusu 50.000’in üzerinde olan, yaz nüfusu ise 200.000 ile 400.000 arasında deÄŸiÅŸen, bu yüzden de biraz dengesi bozuk bir kent Didim. Nüfus hızla yükselirken, Didim’in sahip olduÄŸu olanaklar ve koÅŸullar deÄŸiÅŸmiyor elbette.

 

Kış nüfusuna göre Ä°ller Bankası’ndan pay alabilen bir yerel yönetimimiz, kış nüfusuna göre yapılanmış bir Emniyet TeÅŸkilatımız ve en önemlisi çok zor koÅŸullarda hizmet vermeye çalışan, yaz aylarındaki yoÄŸunluÄŸu kaldırması mümkün olmayan bir devlet hastanemiz var. Didim Devlet Hastanesi, kış aylarında bile uzman doktor, tıbbi cihaz eksikliÄŸi nedeniyle hizmet vermek konusunda sorunlar yaÅŸayan bir saÄŸlık kuruluÅŸu iken, yazın Türkiye’nin dört bir tarafından gelen yüzbinlerce kiÅŸiye hizmet vermeye çalışıyor. Bu nasıl oluyor derseniz; tek bir açıklaması var: SaÄŸlık personelinin ve doktorların özverili çalışmalarıyla, mucize baÅŸarılmaya çalışılıyor.

​

​

​

Geçen hafta bir türlü geçmek bilmeyen ve “artık beni terk et” diye dualar ettiÄŸim yaz gribi nedeniyle, yüksek ateÅŸe ve halsizliÄŸe daha fazla dayanamayıp, akÅŸam Didim Devlet Hastanesi’nin yenilenen acil servisine gittim. Servisin önü çok kalabalıktı. Elimdeki sıra numarasına baktığımda anladım ki, benden önce 46 hasta daha var.

 

Ä°nanamadım, acil servisin önünde, sıra olması “eÅŸyanın tabiatına” aykırıydı. Yani durum ÅŸu ki, bizim hastanenin acil servisi, akÅŸam çalışan poliklinik iÅŸlevini görmeye baÅŸlamış. Devlet hastanesi dışında, Didim’de özel hastane olmaması nedeniyle, insanların gidebileceÄŸi bir baÅŸka adres de yok ne yazık ki. Bu nedenle Didim’de yaÅŸayan biri olarak bana “en önemli ve acil çözüm bekleyen sorun ne?” diye sorarsanız; kesinlikle saÄŸlık derim.

 

Üstelik Didim’in kış nüfusu, giderek çoÄŸunluÄŸunu emeklilerin oluÅŸturduÄŸu bir demografik yapıya doÄŸru gidiyor. Yani 50 yaÅŸ üzeri çok sayıda insanın yaÅŸadığı bir kentte, örneÄŸin kardiyoloji bölümünün olmadığı bir devlet hastanesi insanı gerçekten tedirgin ediyor.

 

Hastane personelinin özverisiyle çözülemeyecek bu durumun tek bir çıkış yolu var; SaÄŸlık Bakanlığı tarafından konunun ele alınarak, eksiklerin hızla giderilmesi için gerekli yatırımların hastanemize yönlendirilmesi.

​

Bu nedenle Didim’de tatilini geçiren herkese öncelikle kendilerine dikkat etmelerini ve kesinlikle hasta olmamalarını tembih etmek istiyorum.

 

ÇocuÄŸu olan bir ailenin ya da yaÅŸlıların bir kentte yaÅŸamaya karar verirken, kriterlerinden belki de en önemlisi o kentin saÄŸlık hizmetlerindeki standardıdır. Bu açıdan bakıldığında Didim, gerçekten eksilerde ne yazık ki.

 

Bu nedenle özel saÄŸlık kurumları için Didim, yatırım bölgesi olarak deÄŸerlendirilmeli.

 

Yakın bir zamanda Söke’de açılan, SGK ileanlaÅŸmalı, yeni özel hastanenin gördüÄŸü ilginin, önemli bir gösterge olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Üstelik Söke’deki hastanenin Didim’den azımsanmayacak sayıda hastası olduÄŸu da biliniyor.

​

Kısacası önce SaÄŸlık Bakanlığı duysun sesimizi, sonra da özel saÄŸlık kuruluÅŸları Didim’i yatırım programlarına almayı bir deÄŸerlendirsin. Bize de ÅŸöyle yaz-kış, ağız tadıyla hasta olabilme imkanı doÄŸsun. 

ACÄ°L SERVÄ°S MÄ°? NÖBETÇÄ° POLÄ°KLÄ°NÄ°K MÄ°?

Didim'in nüfusu emeklilerin çoÄŸunluÄŸu oluÅŸturduÄŸu bir demografik yapıya sahip.

​

50 yaÅŸ üzeri çok sayıda insanın yaÅŸadığı bir kentte, örneÄŸin Kardiyoloji Bölümü'nün olmadığı bir devlet hastanesi insanı tedirgin ediyor.

Kent KimliÄŸi ve Biz

KENT KİMLİĞİ VE BİZ

Yayın Tarihi: 23.08.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Kentlerin ruhları vardır; farklı sokaklarına, mahallelerine sinmiÅŸ, sessiz sedasız dolaÅŸan; yüzyılların, binyılların yüküyle ağırlaÅŸmış ruhları.

 

Hissetmesini, duymasını bilenler için inanılmaz bir zevktir; bazı unutulmuÅŸ sokaklara ayak sürmek, “köhneleÅŸmiÅŸ” binaların eskimiÅŸ kokusunu ciÄŸerlerine çekmek.

 

Kavramsal düzeyde “kent kimliÄŸi” dediÄŸimizde, iÅŸte bu ruhu kastederiz aslında. Yıllara meydan okuyan, üzerinde yaÅŸayan insanların tüm insafsızlığına direnen kentlerden biri olarak Didim’in ruhu; bugünlerde yorgun, hırpalanmış halde.

 

Yaz sezonu boyunca binlerce insan geldi ve gitti. Acaba bu binlerce kiÅŸiden kaç tanesi Didim’in kim olduÄŸunu, nereden gelip nereye gittiÄŸini merak etti? Geldiler, denize girdiler, gece eÄŸlendiler ve sonra gittiler.

​

Kent kimliÄŸinin (ruhunun) gerçek sahipleri, elbetteki o kentte yaÅŸayanlardır. EÄŸer bugün Didim sadece deniz-kum-güneÅŸ ve eÄŸlenceyi çaÄŸrıştırıyorsa bu sadece ulusal turizm stratejilerinin yanlışlığından deÄŸil, burada yaÅŸayanların kentin gerçek ruhunu özümseyememelerinden de kaynaklanmaktadır. Yani biz, ne zamandır Didim’in gerçek ruhunun sesini duymuyoruz.

​

Neyse ki, Didim’in ruhundan izler taşıyan binaların, sokakların bir kısmı hala ayakta duruyor ve bize umut olmaya devam ediyor.

 

Bugün size, iÅŸte bu binalar içinde bence Didim’in kent tarihinin sembolü olabilecek ve aynı zamanda inanca saygının gerçek bir mabedi olan, bugünkü adıyla “Didim Hisarbey Camii”, ilk yapıldığı zamanki adıyla “Aya Yani (Aziz Yahya) Kilisesi” nden bahsedeceÄŸim.

 

​

3000 yıllık Didim Apollon Tapınağı’nın komÅŸusu olan Didim Hisarbey Camii, halk arasında Eskiköy Camii olarak anılıyor.

 

Didim’in en eski yerleÅŸim bölgesi olan Apollon Tapınağı çevresi, Didim’in yaz kalabalığında soluk alınabilecek, geçmiÅŸin izini sürebileceÄŸiniz en önemli bölge.

 

19. yy.’da burada yaÅŸayan Rumlar tarafından bir Ortodoks Kilisesi olarak inÅŸa edilen Aya Yani (Aziz Yahya) Kilisesi, geçmiÅŸe meydan okuyarak günümüze kadar yaÅŸamayı baÅŸarmış, anıtsal yapılardan biri.

 

1923 yılında imzalanan Lozan Barış AntlaÅŸması ile pek çok insanın yaÅŸamını altüst eden “Mübadele (Karşılıklı Nüfus DeÄŸiÅŸimi)”  ile birlikte Rumların ardından, Yunanistan’ın farklı köylerinde yaÅŸayan Türklerin, Didim’de iskan edilmesinden sonra yeni bir dönem baÅŸlar.

 

Rumlardan kalan evlere yerleÅŸen yeni Didimliler, kendi ekonomik faaliyetlerine ve kültürlerine uygun bir yaÅŸamı kurarken, Aya Yani Kilisesi orada durmaktadır.

 

Nasıl Rumlardan kalan evlerde ocaklarını tüttürmeye baÅŸladılarsa, Aya Yani Kilisesi’nde de namazlarını kılarlar. Yakmazlar, yıkmazlar; kilisede Ä°slam inancına ve ibadetine uygun belli baÅŸlı rötuÅŸları yaparak, camiye çeviriler ve ibadetlerine burada devam ederler.

 

Eskiden kilise olup bugün cami olarak kullanılan Türkiye’nin diÄŸer kentlerindeki uygulamalardan farklı olarak minare bile yapma gereÄŸi duymazlar. Ä°ÅŸte bu inançlı ve bir o kadar da hoÅŸgörülü insanlar sayesinde bugün bu yapı, dimdik ayakta ve geçmiÅŸin ruhunu bugüne yansıtan önemli bir mabed. KuruluÅŸunda hoÅŸgörü ve inanca saygı hamuruyla yoÄŸrulmuÅŸ Didim’in, gerçek ruhunun sesini duymak isteyenler için Didim Hisarbey Camii yüzyıllardır sizi bekliyor.

 

Her kentin bir ruhu ve bu ruhun sesini duyurabilmek için zamana meydan okuyan yapıları vardır. Duyabilmekse; artık o bizim meziyetimiz. 

Yüzyıllardır HoÅŸgörü ve Ä°badetin Merkezi  

EmiroÄŸlu'na Veda

EMÄ°ROÄžLU'NA VEDA

Yayın Tarihi: 06.09.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

ÇoÄŸumuz için kamu kurum ve kuruluÅŸları sıkıcı mekanlar olarak algılanır. Kendim de kamuda çalışan biri olmama raÄŸmen herhangi bir devlet dairesine gittiÄŸimde içim daralır, küçücük bir iÅŸ gözümde büyür, ayaklarım hep geri gider.

 

Ama bazı insanlar, yöneticiler ve devlet adamları vardır ki, bulundukları kamu görevinde, alışılmışın dışına çıkar, rutin bürokratik görevlerin sıkıcılığına raÄŸmen ona bambaÅŸka bir ruh katmayı becerirler. Ä°ÅŸte son kararname ile Didim’deki görevi sona ererek, Ä°zmit Kaymakamlığı görevine atanan; Didim Kaymakamımız Sayın Ersin EmiroÄŸlu böyle bir devlet adamı.

 

Didim’de görevine baÅŸladığı ilk günden itibaren samimiyeti, etrafa yaydığı pozitif enerjisi, sosyalliÄŸi ve entelektüel düzeyi ile Didimlilerden artı puan aldı ve çok sevildi.

 

Ersin EmiroÄŸlu’nun Didim’e atandığı dönem, ilçemizde kurumlararası siyasi gerginliklerin zirvede olduÄŸu, bir önceki dönem il ve ilçe düzeyinde mülki idare amirlerinin yerel yönetime karşı tarafgir tavırları nedeniyle kutuplaÅŸmanın oldukça belirginleÅŸtiÄŸi bir atmosfer hakimdi.

 

Ersin Bey’in göreve baÅŸlaması ile birlikte kısa bir sürede bu gri bulutlar yavaÅŸ yavaÅŸ dağılmaya baÅŸladı. GeçmiÅŸ iki dönemde Didim Belediye BaÅŸkanlığı  görevini yürüten ve halkçı kimliÄŸi ile tanınan Mümin Kamacı ile de insani düzeyde güzel bir iliÅŸki kurarak, yerel yönetim ile devlet arasında uzun yıllardır özlenen dengeyi saÄŸlamayı baÅŸardı Ersin Kaymakam.

​

 

 

Ä°lçenin sorunlarının çözümü konusunda, gerektiÄŸindei radikal kararlar almayı baÅŸarabilen bir idarecilik anlayışı ile EmiroÄŸlu, sosyal ve kültürel aktiviteleri hiç kaçırmadı, sivil toplum kuruluÅŸlarına makamının kapılarını hep açık tuttu.

​

Ersin Bey’in yanısıra eÅŸi Zeynep Hanım’ın, özellikle engelli vatandaÅŸlarımıza yönelik yürüttüÄŸü kampanyalar ve gösterdiÄŸi özveri Didimliler tarafından hiç unutulmayacak. Bir de karı-koca ders alıp, birlikte oynadıkları zeybek, akıllarda mutlaka kalacak.

 

2014 yılında Didim iki sımsıcak, güleryüzlü, halkçı, çalışkan idarecisini kaybetmiÅŸ oldu. Önce Mümin Kamacı’yı sonra da deÄŸerli Kaymakamımız Ersin EmiroÄŸlu’nu.

 

Ersin Bey gibi belli bir entelektüel düzeyde, ailesiyle bir kente sahip çıkabilmeyi baÅŸarabilmiÅŸ, her zaman çözümden yana ve en önemlisi kente pozitif enerji verebilmeyi baÅŸarabilen bir yönetici; Didim için bir ÅŸanstı. O yüzden kendisine ve ailesine Bir Didimli olarak sevgiyle teÅŸekkür ederken yeni görev yapacağı kentte baÅŸarılar diliyorum.

 

Son sözüm de ÅŸu: Kentleri ÅŸanslı veya ÅŸanssız kılan o kentin yöneticileridir. Her ÅŸeyden önce insan sevgisiyle dolu, halkla içiçe, bürokratik olmayan yöneticilere ihtiyacımız var.

Bürokrasinin Gülen Yüzleri

Ersin Emiroğlu, Kaymakam, Didim Kaymakamı, Didim, Emiroğlu'na Veda
Planlanıyoruz

PLANLANIYORUZ

Yayın Tarihi: 13.09.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Bugünlerde Aydın BüyükÅŸehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin en önemli gündem maddelerinden birini, 5 yıllık stratejik plan çalışmaları oluÅŸturuyor. Çalıştaylar yapılıyor, farklı paydaÅŸların görüÅŸ ve önerileri alınıyor.

 

GEKA ve Aydın ValiliÄŸi tarafından hazırlanan 2023 Aydın Ä°l Stratejik Planımız var ki, tüm bu süreçte verilerinden faydalanılması gereken önemli bir döküman.

 

Bu dökümanda özellikle Didim ve KuÅŸadası ile ilgili bölümler incelendiÄŸinde aslında “iÅŸin ne kadar gerisindeyiz” diye insanı kahreden bir takım tespitlerle karşılaşıyoruz. Örnek vermek gerekirse; “Didim’in Zayıf Yanları” baÅŸlığı altında; zengin tarihi dokuya sahip olmasına raÄŸmen bunun sunulamamasından, iÅŸletmelerin ve turizm çalışanlarının özensizliÄŸinden, planlama eksikliÄŸinden ve daha pek çok olgudan bahsediliyor.

 

“KuÅŸadası’nın Zayıf Yanları” baÅŸlığı altında ise; 1. sırada (bu bana özellikle ilginç geldi) ilçe içinde minibüs ulaşımında yaÅŸanan aksaklıklar, alt yapı sorunları, tanıtım eksikliÄŸi, spor alanlarının olmaması diye devam eden uzunca bir liste.

 

Kısacası hala iÅŸin “ABC”sindeyiz. Ä°ÅŸte bu tabloyu analiz etmeye baÅŸlayınca insan, bazen umutsuzluÄŸa kapılmıyor deÄŸil.

 

Anlaşılan ÅŸu ki, KuÅŸadası ve Didim için bir 5 yıllık stratejik planımızı daha turizm için gerekli alt yapının saÄŸlanması, tarihi ve kültürel zenginliklerimizin keÅŸfedilmesi, tanıtılması, turizm sektöründe kalitenin arttırılması, sektöre yönelik kalifiye eleman yetiÅŸtirilmesi gibi temel meseleler üzerine kurgulamak zorunda kalacağız.

​

​

​

BüyükÅŸehir yasası ile birlikte özellikle ilçe belediyeleri açısından oldukça zorlu bir sürece girildi. Maddi olanaksızlıklar ve yetkisizleÅŸtirilmiÅŸ bir yönetim mekanizması içinde “5 yıllık stratejik planını hazırla” deniliyor.

 

“Olmayan bütçeni öngörüp nasıl faaliyetlerini planlayacaksın” diye soran maalesef yok. Ä°lçeler tarafından hazırlanan stratejik planların yanı sıra, Aydın BüyükÅŸehir Belediyesi tarafından da bir 5 yıllık stratejik plan hazırlanacak. Görünen o ki iÅŸte bu planda yer alacak faaliyetlerin somut olarak gerçekleÅŸme ÅŸansı var. Bu nedenle BüyükÅŸehir Belediyesi’nin stratejik planı ilçeler açısından çok önemli.

 

KuÅŸadası ve Didim turizmi açısından güçlü, sürdürülebilir bir kaç projenin mutlaka bu planda yer alması gerekiyor. Sayın Özlem ÇerçioÄŸlu’nun tüm Aydın’ı planlama yetkisine sahip BaÅŸkan olmasının verdiÄŸi güçle; Aydın’ı mikro bölgelere ayırarak bölgesel kalkınmayı ve markalaÅŸmayı hedefleyen projelerin mimarı olması gerektiÄŸi inancındayım.

 

Bir 5 yıl sonra hala turizmin ve kentsel planlamanın “ABC”sini konuÅŸmak istemiyorsak, bölgemizi iyi analiz edip somut projelerle Sayın Özlem ÇerçioÄŸlu’nun kapısını çalmak gerekiyor.

Umutlar BüyükÅŸehire Kaldı

Meandros'ta Eylül

MEANDROS'TA EYLÜL

Yayın Tarihi: 20.09.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

GüneÅŸin en parlak, havanın en duru olduÄŸu ayda, Eylül ayındayız. Kalabalıkların debdebesi yerini sükunete bırakmışken; doÄŸa, keyifle göz kırpıyor hepimize.

 

GidilmemiÅŸ köylere gitmek, yürünmemiÅŸ patikaları keÅŸfetmek, antik kentlerde avare gezmenin tam zamanı.

 

Kültür ve doÄŸa turizmi için en güzel ay Eylül ayı. Ama ne yazık ki, ne Didim’de ne de çevresinde doÄŸa ve kültür temalı hiçbir organizasyon, tur, gezi yok. Nedense turizm acentelerinin ilgi alanına giremiyor bir türlü kültür ve doÄŸa temalı turizm.

 

Yıllar önce bölgesel bir farkındalık ve markalaÅŸma hareketi olarak baÅŸlatılan (benim de öncülerinden olduÄŸum) Meandros Projesi iÅŸte bu ilgisizlik nedeniyle ivme kaybetti ve bir avuç gönüllünün olaÄŸanüstü çabalarıyla büyük bir heyecan yaratmasına raÄŸmen daha fazla direnemedi.

 

Neydi Meandros Projesi’nin ana fikri; deniz-kum-güneÅŸ üçgeninde sıkışıp kalmış talancı turizm anlayışı yerine, Didim-Söke-KuÅŸadası üçgeninde yer alan kültürel-doÄŸal-tarihsel deÄŸerlere sahip çıkan bir anlayışla, bölgesel düzeyde (Kapadokya örneÄŸinde olduÄŸu gibi) kalkınmayı hedefleyen bir kültür ve doÄŸa temalı turizm markası oluÅŸturmak.

 

2008 yılında ilki yapılan Meandros Festivali ile örnek bir model oluÅŸturmak ve bölgenin sahip olduÄŸu deÄŸerleri bilinir hale getirmek için bir dizi etkinlik düzenlendi.

 

Etkinliklerin ana temasını köylerde yapılan ÅŸenlikler, seçilen belli güzergahlarda yerel rehberler eÅŸliÄŸinde doÄŸa yürüyüÅŸleri, Milet, Apollon Tapınağı gibi antik mekanlarda klasik müzik konserleri, kentlere kimlik kazandırmayı amaçlayan Didim heykel sempozyumu gibi yerli ve yabancı sanatçıların katılımıyla gerçekleÅŸtirilen nitelikli sanat etkinlikleri oluÅŸturuyordu.

 

           

​

Arama motoru Google’ın istatistiksel verileri incelendiÄŸinde Meandros Festivali’nin gerçekleÅŸtiÄŸi 2008-2009 ve 2010 yıllarında, “Didim”, “Meandros” kelimelerinin dünyanın pek çok ülkesinde aranma grafiÄŸinin hızla yükseldiÄŸi, o güne kadar hiç arama yapılmamış ülkelerde bile bölgeye ve festivale iliÅŸkin internette önemli bir hareketliliÄŸin olduÄŸu anlaşılıyor.

 

Neden mi? Çünkü ilk kez gerçekten sadece ve sadece bize ait olan deÄŸerleri yücelten, özgün olanı, yerel olanı ön plana çıkaran bir proje ve festival ile Didim, Söke ve KuÅŸadası kabuÄŸunu kırmayı denediÄŸi için.

 

Ä°lk kez Milet Antik Kenti'ni klasik müzik konserleriyle, Serçin Köyü'nü yılan balığı festivaliyle, Apollon Tapınağı’nı heykel sempozyumuyla, Akköy’ü Ege yöresine özgü mütevazı taÅŸ evleriyle, Söke’yi KemalpaÅŸa Mahallesi’yle, KuÅŸadası’nı Ekolojik Köy Kirazlı Köyü’yle tanıtmayı, tüm bu zenginlikleri bölgenin kaderini tayin eden Menderes Nehri’nin antik ismi olan  Meandros baÅŸlığı altında bir bütün olarak sunmayı denediÄŸimiz için uluslar arası ve ulusal çapta bir heyecan yaratıldı.

 

Gönüllülükle ve özveriyle yaratılan bu ivme bize tek bir ÅŸeyi kanıtladı: Hazineyi çok uzakta aramaya gerek yok, biz zaten turizm lehine kullanılabilecek tüm zenginliklere sahibiz.

 

Önemli olan bunları görünür kılmak ve yeniden keÅŸfetmek. O yüzden hepimiz için nitelikli festivallerin olduÄŸu ve Milet’te yeniden klasik müzik dinleyebildiÄŸimiz Eylül ayları diliyorum. 

Google'da Zirve Yaptı

Meandros, Meandros Festivali, Antik tiyatroda klasik müzik, Apollon Tapınağı, Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası, Didim, Başak Kamacı, Meandros Kültür Sanat ve Turizm Derneği, festival, Didim Belediyesi
Meandros, Meandros Festivali, Söke, Serçin Köyü, Serçin Yılan Balığı Festivali, Meandros Derneği, Başak Kamacı Budak, Didim, Aydın, Didim Belediyesi
Didim'in Çocukları

DÄ°DÄ°M'Ä°N ÇOCUKLARI

Yayın Tarihi: 27.09.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Didim’de yaÅŸayan çocuklu ailelerin hiç deÄŸiÅŸmeyen iki temel konusu var: Birincisi; çocuklarının özel eÄŸitim alabileceÄŸi alternatif bir okul, ikincisi; boÅŸ zamanların kaliteli geçirilebileceÄŸi aktivite arayışı.

 

Türkiye’nin dört bir tarafında özel okulların sayısı hızla artarken Didim’de eÄŸitim sektörüne yeni yeni yatırımlar yapılmaya baÅŸlandı. Ebeveynler ise mevcut devlet okullarına alternatif özel okulların sayısının hızla artmasını istiyor.

 

Halbuki, Didim devlet okullarındaki eÄŸitim kadrosu, istisnai durumlar hariç, genel olarak özverili, mesleki baÅŸarıyı önemseyen ve en önemlisi çocuklarla iletiÅŸim kurmak konusunda deneyimli eÄŸitimcilerden oluÅŸuyor. Bu nedenle okulların baÅŸarı oranları hiç de yabana atılacak gibi deÄŸil.

 

Okul baÅŸarısı bir yana önemli olanın özgüvenli, sorgulayabilen, vicdanlı ve mutlu çocuklar yetiÅŸtirebilmek olduÄŸuna inanan biri olarak, Didim’de çocuklar açısından en önemli sorun olarak görünen ÅŸey ise; aktivitesizlik. Bu sadece çocukların deÄŸil ebeveynlerin de en büyük handikaplarından biri.

 

Didim’in çocukları tiyatrodan, sinemadan, spordan, müzikten uzak büyüyorlar. Yıllardır Didim Belediyesi’nin düzenlediÄŸi yaz spor okullarından ve çocuk sanat atölyelerinden baÅŸka hiçbir etkinlik yok.

 

Neyse ki, 2013 yılında, önceki dönem Belediye BaÅŸkanı Mümin Kamacı’nın Didim’e kazandırdığı en önemli anıtsal nitelikteki eserlerden biri olan “Cumhuriyet Kent Meydanı” hizmete girdi de çocuklar paten ve kaykay kayabilecekleri bir alana kavuÅŸtular. Didim’de adeta paten, kaykay satışlarında patlama yaÅŸandı. Bu nedenle meydanın en iyi müÅŸterisi çocuklar oldu.

 

 

 

Kent yaÅŸamının olmazsa olmazı, kentlilik kültürünün “motto”su olan temel kültürel ve sanatsal faaliyetlerden mahrum yetiÅŸtirdiÄŸimiz çocuklar, okul baÅŸarıları ne olursa olsun, en iyi üniversitelerden birini de kazansalar, küçük yaÅŸta kültürle sanatla buluÅŸmamış olmanın eksilerini hep yaÅŸayacaklar.

​

“Çocuklarımızı geleceÄŸe nasıl daha donanımlı hazırlarız” duygusuyla kente baktığımızda, ÇEKÜL Vakfı’nın Türkiye’nin pek çok ilinde ilçesinde uyguladığı “Kentler Çocuklarındır” Projesi, iÅŸte tam bu kaygılarla uygulanan, kentlerle çocukları buluÅŸturup, kentleri çocuklara emanet eden bir proje. Önce kente tarihsel ve kültürel bir pencereden bakmayı öÄŸreten, sonra da kentin sanatıyla, mimarisiyle çocukları tanıştıran bir proje.

​

Üniversitede Sanat Tarihi eÄŸitimimin ilk yılında hocalarımız “okunması gerekli temel kitaplar” listesi vermiÅŸlerdi. En önemli kaynak kitaplarımızdan biri Gombrich’in “Sanatın Öyküsü”ydü. Hocamız kitabı bize ÅŸöyle tanıtmıştı: “Çocuklar bizim üniversitede, Sanat Tarihi eÄŸitiminde temel kaynakça olarak okuttuÄŸumuz bu kitap, Avrupa’da orta öÄŸretim-lise seviyesinde okutuluyor”.

 

Ä°ÅŸte o gün yaÅŸadığım “farkı nasıl kapatacağız” kaygısı bugün de geçerli. O yüzden çocuklar için yeni olanaklar yaratmak, sanatsal yaratıcılıklarını kışkırtmak, kenti, çocukların içinde mutlu yaÅŸayabilecekleri bir aile haline getirmek hepimizin borcu.    

"Kentler Çocuklarındır"

610 Yıllık Cami

610 YILLIK CAMÄ°

Yayın Tarihi: 04.10.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Kim bilir, yüzyıllardır kaç kuÅŸak Bayram sabahları namazını kılmak için eÅŸiÄŸinden adım atıp, kubbesinin altında saf tuttu?

 

Pencerelerinden sızan sabahın o ilk ışık huzmesinin altında kim bilir kaç kiÅŸi Bayramlık dualarını mermer duvarlara fısıldadı?

 

Didim’in Balat Köyü’nde Milet Antik Kenti Ören Yeri içinde bulunan Balat Ä°lyas Bey Camii, yüzyıllardır bayram namazlarına ev sahipliÄŸi yapıyor.

 

Bayramları bayram kılan, geleneksel ruhu yaÅŸatan Didim’in en önemli mimari hazinelerinden biri olan Balat Ä°lyas Bey Camii, Anadolu Beylikleri Dönemi’nin kare planlı, tek kubbeli plan ÅŸemasına sahip en önemli yapılarından biri olarak kabul ediliyor.

 

MenteÅŸeoÄŸulları BeyliÄŸi döneminde 1404 yılında inÅŸa edilen 610 yıllık cami, geçtiÄŸimiz yıllarda bölgemizin önemli firmalarından biri olan SÖKTAÅž’ın sponsorluÄŸunda restore edilerek, yeniden can buldu.

 

Restorasyon süreci titizlikle ele alındı ve uluslararası koruma ilkeleri doÄŸrultusunda, yapının orijinal malzeme ve strüktürüne en az müdahale ile disiplinlerarası bilimsel bir heyet ile baÅŸarılı bir iÅŸ çıkarıldı.

 

Bu baÅŸarılı restorasyon uygulaması, 2012 yılı AB Kültürel Miras Ödülü ile de taçlandırıldı ve caminin uluslararası düzeyde bir kez daha adının duyulmasına vesile oldu.

 

Bölgemizin yetiÅŸtirdiÄŸi deÄŸerli bilim insanlarından Sanat Tarihi Profösörü Sayın Baha Tanman ve Leyla Kayhan Elbirlik editörlüÄŸünde hazırlanan Ä°lyas Bey Camii ve Külliyesi’ni her yönüyle ele alan anıtsal nitelikteki kitap ise restorasyon sonrasında hemen yayınlandı.

 

​

​

Balat Ä°lyas Bey Camii ve Külliyesi mülkiyeti Vakıflar’a ait olan kültürel hazinelerimizden biri. Yapının Milet Ören Yeri’nde bulunuyor olması nedeniyle, antik kenti gezmeye gelen çok sayıda ziyaretçi, Ä°lyas Bey Camii’ni de ziyaret ediyor. Ancak cami maalesef açık deÄŸil ve gelen ziyaretçiler içeriye giremeden bahçesinden geri dönüyorlar.

 

Ä°badet ise ÅŸu anda sadece Bayram namazlarında yapılabiliyor. Kısacası baÅŸarılı bir restorasyon, dünya çapında alınmış bir ödül ancak rutin bakımı ve iÅŸleyiÅŸi saÄŸlanamayan atıllaÅŸtırılan bir hazineden bahsediyoruz.

 

SÖKTAÅž üzerine düÅŸeni yaptı ve bu ata yadigarı kültür hazinesini ayaÄŸa kaldırdı. Åžimdi sıra devletin ilgili kurumlarında. Yabancı dil bilen bir personel ve güvenlik elemanı ile kolayca aşılabilecek bu sorun anlaşılan o ki; öncelikli olarak ele alınmıyor.

           

​

​

Benim için bu bayramın ÅŸanslıları ise sırasıyla; Ä°lyas Bey Camii’nde bayram namazlarını kılmak için camiye girebilenler, Didim’in Rumelili göçmenlerinin geleneksel bayram lezzetleri olan tavuklu börek ve yoÄŸurtlu böreÄŸi bulup bir güzel afiyetle yiyenler. Bir de kurban kesme iÅŸlemiyle burun buruna getirilmeyen, yani kan ve ölümle tanıştırılmayan çocukların bu bayram ÅŸanslı olduÄŸunu düÅŸünenlerdenim.

 

Hepimize mutlu, güzel, aileyle, saÄŸlıkla, neÅŸeyle dolu bir bayram dilerim.

Açık Olmalı

Bayramın Şanslıları

Balat, İlas Bey Camii, Balat İlyas Bey Camii, Külliyesi, Milet Antik Kenti, Didim, 610 yıllık cami, Başa Kamacı Budak, Didim, tarih, sanat, kültür, meandros, meandros derneği. milt müzesi, söktaş
Lezzet Avcılığı

LEZZET AVCILIÄžI

Yayın Tarihi: 11.10.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Bayramı fırsata dönüÅŸtürüp tatil süresini uzatanlardanım. Didim-Ayvalık-Çanakkale ve son olarak da Ä°stanbul’da son bulan tatil rotamın en önemli teması ise özlediÄŸim mekanlar ve lezzetlerle buluÅŸmaydı.

 

Tatillerin en önemli aktivitesi ne de olsa lezzet avcılığıdır. Özellikle biz Türkler çok severiz, gittiÄŸimiz yörenin en ünlü ürününü öÄŸrenmeyi, en ünlü yemeÄŸini yemeÄŸi, gidip çarşısında pazarında alışveriÅŸ yapmayı.

 

Ayvalık ve Cunda Adası'na doÄŸru yola koyulurken elbette ki benim aklımda da birbirinden güzel balık restoranları ve Ege kültürüne özgü çeÅŸit çeÅŸit meze vardı.

 

Ayvalık pek çok insanın, bir geceliÄŸine bile olsa kilometrelerce yolu göze alarak sadece yemeÄŸe  geldiÄŸi bir yer aslında. Çünkü Ayvalık ve Cunda Adası, Didim gibi Yunanistan'dan göç eden mübadillerin yaÅŸadığı bir ÅŸehir ve geleneksel Ege lezzetlerini yaÅŸatan en önemli kıyı kentlerinden biri. Kısacası Ayvalık Ege mutfağı konusunda marka olabilmeyi baÅŸarmış sayılı yerlerden.

 

Ayvalık'ta yemek yemeÄŸi, birbirinden güzel restoranlarında oturup geleneksel Ege mezelerinin tadına bakmayı özlemek diye bir ÅŸey var bazı insanlar için. Bunun için Ä°stanbul'dan kalkıp gelen tanıdığım arkadaÅŸlarım da var. Didim neden bunu beceremedi? Didim'de neden geleneksel Ege kültürü ve mutfağıyla ünlü bir restoran dışında balık restorandı yok? Birçok yeme-içme mekanının olduÄŸu Didim'de kendine özgü karaktere sahip mekan sayısı yok denecek kadar az.

​

​

​

Ege'de yaÅŸayan biri olarak Ege'nin bir baÅŸka köÅŸesinde yaÅŸatılan, geleneksel Ege mutfağını özlemek gibi tuhaf bir durumu yaşıyoruz. Didim'in mutfağında yaÅŸadığı ama elbette ki genel olarak bünyesine sirayet etmiÅŸ olan bu karaktersizleÅŸtirme sorununun bir nedeni kontrolsüz nüfus artışı ve kozmopolitleÅŸme ise bir diÄŸer önemli nedeni de benim "ÅŸipÅŸakçı turizm" dediÄŸim, "hemen gelsinler, yesinler, gitsinler" anlayışı yani; her ÅŸey dahil tatilcilik.

 

Didim'e gelen de sormuyor iÅŸte bu yüzden "Didim'de en güzel balığı nerede yerim?", "Didim'in geleneksel lezzeti nedir" diye. Ä°ÅŸte bu yüzden hem "kimliksiziz" hem de "çok ucuzuz".

 

Ucuza ÅŸipÅŸak bir tatil sunup, bol bol çöp topluyoruz, kendi doÄŸal kaynaklarımızın düÅŸüncesizce tüketilmesine göz yumuyoruz.

​

Sadece ÅŸikayet edip yazımı bitirmeyeceÄŸim. Bir önerim var elbette.

 

Didim'in özgün karakterini yeniden kazandırmak için atılacak küçücük adımların, ufak hatırlatmaların bile iÅŸe yarayacağına inanıyorum. Adnan Menderes Üniversitesi Didim YerleÅŸkesi'ndeki bölümlerden birisi de "Mutfak Bölümü".

 

Üniversite iÅŸbirliÄŸi ile yörenin lezzet ustası kadınlarını, yaÅŸlılarını bir araya getirip, önce geleneksel mutfağımızın envanterini oluÅŸturup belli baÅŸlı tariflerini kayıt altına alabiliriz.

 

Ardından da bu tarifleri turizm tesislerinde ve restoranlarda uygulanabilecek, menülerinde yer alarak müÅŸteriye sunulmasını saÄŸlamak amacıyla aÅŸçılara ücretsiz eÄŸitimler verebiliriz. Böylece geleneksel lezzetleri ve mutfağımızı yaÅŸatmak için önemli bir adım atmış oluruz. Lezzet dolu günler, kimlikli mutfaklar, karakterli mekanlar için sadece biraz hatırlamamız gerekiyor.

Kimliksiz Mutfaklar

Zirveden Kalanlar

ZÄ°RVEDEN KALANLAR

Yayın Tarihi: 18.10.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Her yıl Didim Ticaret Odası tarafından düzenlenen Didim Turizm Yatırım Zirvesi’nin bu yıl 6.sı düzenlendi.

 

Didim turizminin sorunlarının ve geleceÄŸinin konuÅŸulduÄŸu, farklı perspektiflerden Didim’in deÄŸerlendirildiÄŸi bu tartışma platformu her yıl biraz daha verimli bir hal alıyor. 10 Ekim’de gerçekleÅŸtirilen toplantıya kamu ve özel sektörün temsilcileri katıldı.

 

Zirve sonunda yayınlanan sonuç bildirgesinde de yerini alan ve Didim’in geleceÄŸini planlarken pusulamız olması gereken çok önemli tespit ve öneriler katılımcılar tarafından dile getirildi.

 

Toplantının en önemli vurgusu, Didim turizminin kaderini; büyük otellerin, her ÅŸey dahil turizmin merkezi olarak çizmek ve sürdürmektense; butik otellerin olduÄŸu, yöresel otantik mimarinin korunduÄŸu “kimlikli bir turizm kenti” olarak kurgulamanın önemiydi.

 

KonuÅŸmacı olarak toplantıya katılan Öger Grup Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Vural ÖGER, bu çerçevede Didim turizmini deÄŸerlendirerek, genel olarak Ege’nin butik otellerden oluÅŸan, geleneksel mimarinin yaÅŸatıldığı bir yaÅŸam ve turizm merkezi olması gerektiÄŸini ifade etti. Ayrıca Didim için adres de gösterdi. Apollon Tapınağı çevresinde gezerken gördüÄŸü bakımsız durumdaki eski Rum evlerinden bahsetti. Didim’in mimarisinin iÅŸte bu evlerden feyz alması gerektiÄŸini dile getirdi. Genel olarak sektör temsilcilerinin “yıldızlı tesis” sayısının arttırılması ile Didim turizminin canlanacağına inandığı bir ortamda, Vural Öger’in bu önerisi ve yaklaşımı bence bir pırlanta parlaklığındaydı.

​

​

 

Ä°lk bakışta çok yataklı tesis sayısının artması, çok sayıda insanın gelmesi anlamına geliyor olsa da; basit bir gelir-gider hesabı yapıldığında bile bu turizm anlayışının hiç de avantajlı olmadığını anlamak için iktisat fakültesi mezunu olmaya gerek yok.

 

Çok yatak, çok insan, çok ucuzun tek bir karşılığı var: Çok tüketim, çok kirlilik. Halbuki bu çokların karşısına alternatif olarak, butik otelleri, geleneksel mimarinin otantikliÄŸi ile bütünleÅŸmiÅŸ bir turizm anlayışını koyduÄŸumuzda, hem iktisadi olarak daha yüksek bir gelirden hem de çevresel-kentsel açıdan daha sürdürülebilir bir sektörden bahsediyoruz.

 

Sıkça dile getirilen kötü yapılaÅŸmanın, betonlaÅŸmış kent panoramasının yerini; zaten “buraya ait” olan geleneksel mimari kimliÄŸe bırakması ile nasıl bir turizm anlayışına sahip olduÄŸumuz arasında doÄŸrudan bir iliÅŸki var.

 

EÄŸer istediÄŸimiz gerçekten çok yataklı, yıldızlı tesislerin sayısını arttırmaksa betonlaÅŸmadan ÅŸikayet etmeyeceÄŸiz, ama eÄŸer butik otellerin sayısının giderek arttığı, özel bir hizmet standardını yakalamak gibi bir hedefimiz varsa o zaman Didim kent panoramasında yavaÅŸ yavaÅŸ mütevazi taÅŸ ev mimarisinin yeniden canlandığını görebileceÄŸiz.

​

6. Didim Turizm Zirvesi’nde kent mimarisinin, ilçe turizminin geleceÄŸi ile iç içe geçmiÅŸ bir konu olarak ele alınarak deÄŸerlendirilmesi bu açıdan hepimiz için önemli bir adımdır.

 

Bu konuda yol almamız için ise öncelikle Apollon Tapınağı çevresinde bulunan eski Rum evlerinin ayaÄŸa kaldırılarak, korunması gerektiÄŸi inancındayım.

 

Bürokratik ve ekonomik açıdan zor bir süreç olmasına raÄŸmen, ilgili tüm kurumların iÅŸbirliÄŸi ile ve her ÅŸeyden önce ilgililerin olmasını istemesi ile Apollon Tapınağı çevresinin büyülü bir turizm alanı haline geleceÄŸini öngörmek hiç de zor deÄŸil.  

Çok Yatak, Çok Ä°nsan Mı ?

Her ÅŸey dahil turizm merkezi yerine Didim; butik otellerin olduÄŸu, yöresel mimarinin korunduÄŸu "kimlikli bir turizm kenti" olarak planlanabilir mi?

Çok yatak, çok insan, çok "ucuz"un tek bir karşılığı var:

​

ÇOK TÜKETÄ°M,

ÇOK KÄ°RLÄ°LÄ°K...

Teşekkürler AKÇED

AKÇED'in 10. KuruluÅŸ Yıldönümü'nde Dernek BaÅŸkanı Sayın Ferda ZARPLI KILIÇ ile birlikte.

TEÅžEKKÜRLER AKÇED

Yayın Tarihi: 25.10.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Ege Denizi’nin kuzeyinde ekosistemi altüst eden ticari faaliyetlerden biri olan deniz patlıcanı avcılığı, geçtiÄŸimiz yıllarda Didim ve çevresini de kapsayacak biçimde; güney denizlerinde de yapılmaya baÅŸlanınca; hem balıkçıların hem de halkın tepkisi gecikmedi.

 

Didim’in çevre konusunda en faal derneÄŸi olan AKÇED (Akbük Çevre ve Kültür DerneÄŸi) ’in öncülüÄŸünde yasal bir mücadele süreci baÅŸlatıldı.

 

Peki neden? Birçok insanın belki adını dahi duymadığı, deniz canlıları arasında popülerliÄŸi olmayan deniz patlıcanının ekosistem açısından taşıdığı önem ne?

 

Aslında tam bir doÄŸa harikası olan deniz patlıcanları deyim yerindeyse, denizlerin süpürgesi sayılıyor. Bir tek deniz patlıcanının yılda 150 ton kumu temizlediÄŸine kim inanır? Ama gerçek bu.

 

Denizlerimizin temizlenmesi ve ekosistemin dengeli bir biçimde varlığını sürdürebilmesi için mucize hayvan dediÄŸimiz deniz patlıcanları, geçtiÄŸimiz iki yıl boyunca sayısı tespit edilemeyen, ama Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan ruhsatlı tekneler tarafından, yani tamamen yasal olarak Didim ve çevresinde toplandı.

 

Deniz patlıcanlarının toplanması ile birlikte ortaya çıkan alışılmadık birkaç deniz olayı ise balıkçılar tarafından, Didim denizlerinde dolaÅŸan bu tüccar-toplayıcı teknelere baÄŸlandı. Ä°ÅŸte bu aÅŸamada AKÇED hem bu konuda gerçekleÅŸtirdiÄŸi toplantılarla halkın bilinçlendirilmesini saÄŸladı hem de hukuki yollarla ilgili müdürlüklere baÅŸvurarak, söz konusu teknelerin ruhsatlarının iptal edilmesini ve deniz patlıcanı avcılığının yasaklanmasını talep etti.

 

AKÇED’in bu mücadelesi karşılık buldu ve geçtiÄŸimiz günlerde kendilerine tebliÄŸ edilen yazıda açık bir biçimde “deniz patlıcanı avcılığına açık olan alanların kapatılmasının planlandığı” Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ifade edildi.

 

 

 

AKÇED BaÅŸkanı Ferda Zarplı Kılıç verdikleri mücadele sonucunda kendilerine tebliÄŸ edilen bu yazıdan dolayı oldukça mutlu ve gururlu. Ama yine de yolun sonuna gelinmediÄŸini ifade ediyor ve ÅŸimdi sıradaki adım konuyu idari yargıya taşıyarak, deniz patlıcanı avcılığının hemen sona erdirilmesini saÄŸlayarak denizlerimizin ekosistemini bir an önce bu beladan kurtarmak.

 

Didim’de geçtiÄŸimiz 2-3 yıl boyunca denizlerimizde yürütülen farklı ticari faaliyetler ile ilgili çeÅŸitli toplantılar gerçekleÅŸtirildi. Bu konulardan en  önemlisi TaÅŸburun Bölgesi’nde ruhsatlandırılan çok sayıda balık çiftliÄŸinin yaratacağı kirlilik ve bunun boyutlarının ne olacağıydı; bir diÄŸeri ise deniz patlıcanı avcılığının bölgemizde giderek yaygınlaÅŸması konusuydu.

 

Åžimdilik en azından bir konuda ışık göründü diyebiliriz. Ancak balık çiftlikleri konusu hala belirsizliÄŸini koruyor. Çünkü bazı uzmanlar TaÅŸburun’un çiftliklerin kurulması için uygun bir bölge olduÄŸunu ve hiçbir kirliliÄŸe yol açmayacağını ifade ederken, bir kısım uzman ise hiç de durumun böyle olmadığını, özellikle bu bölgenin etkileÅŸim alanında bulunan Dilek Yarımadası Milli Parkı ve Büyük Menderes Deltası’na olumsuz etkileri olacağından bahsediyor.

 

Sonuç mu? Sonuç ÅŸu: Hiçbir ticari faaliyet, sahip olduÄŸumuz ekosistemden ve doÄŸal zenginliklerimizden daha karlı olamaz.

Sıra İdari Yargıda

Åžeytan Kovmaca

ÅžEYTAN KOVMACA

Yayın Tarihi: 01.11.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Didim gündemi iniÅŸli çıkışlı. Yaz sonrası baÅŸ baÅŸa kalan kışlık Didim ahalisi, faydasız mücadeleler, kiÅŸisel ve siyasal bile denilemeyecek yarışlar içinde yaÅŸayıp gitmekte. Ä°ÅŸte bu tekdüze itiÅŸ kakış içinde son haftalarda hareketli Didim gündeminde en çok ilgiyi hak eden olaylardan birisi, Didim Cumhuriyet Kent Meydanı’nda gerçekleÅŸtirilen “ÅŸeytan ve kötü ruhları kovma” ritüeliydi.

 

Ä°ÅŸin ilginç tarafı bu organize edilmiÅŸ bir etkinlik, özel gösteri falan da deÄŸildi. Ä°lçemize tatile gelmiÅŸ bir grup Bulgar dansçı, kendi bölgelerinde gerçekleÅŸtirdikleri bu ritüeli "gelmiÅŸken bir de Didim Kent Meydanı’nda gerçekleÅŸtirelim" demiÅŸ olmalılar ki, bizim “ÅŸeytanları ve kötü ruhları” da kovdular gittiler.

 

Bulgar misafirlerimiz de kentimiz üzerindeki kaotik ve olumsuz enerjiyi hissetmiÅŸ olmalılar ki, hayrına böyle bir iÅŸe soyundular diye düÅŸünmeden edemedim. Ä°ÅŸe yaradı mı yaramadı mı bilemem, ama kesinlikle ihtiyacımız vardı; etkilerini izleyerek göreceÄŸiz.

 

 

 

Bir baÅŸka gündem maddesi ise Didim Ticaret Odası’nın kapanıp kapanmayacağı tartışmaları. TOBB Genel Merkezi’nin kararı doÄŸrultusunda Türkiye genelinde bazı küçük odaların kapatılarak baÄŸlı olduÄŸu merkezdeki ticaret odaları bünyesinde faaliyet göstermesi planlanıyor.

 

Ege Bölgesi'nde kapatılacak odalardan birisinin de Didim Ticaret Odası olduÄŸu söyleniyor. Çok sayıda ÅŸirketin faaliyet gösterdiÄŸi Didim'de Ticaret Odası’nın kapatılacak odalar listesinde yer almasının gerekçeleri ya da kriterleri nelerdir bilmiyoruz. Ancak bu geliÅŸme ilçemiz için önemli bir kayıptır.

 

Her ÅŸeyden önce kendi bütçesi olan ve sosyal-kültürel alanda faaliyet gösteren, ticaret erbaplarının kurumsallaÅŸarak mesleki-sektörel geliÅŸmiÅŸlik düzeyinin arttırılması bakımından faaliyet gösteren bir kuruluÅŸ Didim'de eksilecek.

 

KuruluÅŸundan bugüne kadarki faaliyetleri deÄŸerlendirildiÄŸinde üzerinde konuÅŸabileceÄŸimiz eksikleri, eleÅŸtirebileceÄŸimiz bir iÅŸleyiÅŸ biçimi ve sıklıkla dile getirilen ÅŸeffaf olmama hali bir kenara, Didim gibi önemli bir turizm merkezinin Ticaret Odası varlığını sürdürmeli.

 

Meslek kuruluÅŸlarının ve sektör temsilcilerinin aynı çatı altında birleÅŸebilmesi, kent hayatına katkı saÄŸlamaları açısından da önemli. Bütçelerinden festivallere destek saÄŸlamaları, yerel yönetimden ayrı olarak tanıtım çalışmaları gerçekleÅŸtirmeleri, spora destek olmaları, yeni projeler geliÅŸtirerek istihdam ve meslek edindirme alanında çalışmalar yürütmek; bunların hepsi Ticaret Odası çatısı altında gerçekleÅŸtirilebilecek ve ÅŸehre baÅŸka bir kanaldan can verebilecek etkinlikler.

 

Didim Ticaret Odası ne kadarını yaptı-yapmadı, meselemiz bu deÄŸil. Önemli olan yapabilme potansiyelini taşıyan bu kurumun silinip gitmemesi. Aydın Ticaret Odası'na baÄŸlanılmasının Didim için daha olumlu olacağı yönünde çeÅŸitli görüÅŸler olsa da, Didim önemli bir kurumunu kaybetmemeli.

Ticaret Odası Kapanıyor Mu ?

Didim'in Zeytinleri

DÄ°DÄ°M'Ä°N ZEYTÄ°NLERÄ°

Yayın Tarihi: 15.11.2014, Cumartesi, Milliyet Ege Aydın Eki.

Soma’da 6000 aÄŸacın üzerinde hasat görmemiÅŸ zeytinleriyle sökülüp atıldığı, duyarlı tüm insanların içinin sızladığı günlerdeyiz.

 

KuÅŸaklar boyu bu aÄŸaçların yetiÅŸmesi için harcanan emek, sadece bir avuç insanın zengin olma hırsı uÄŸruna bir gecede toprağın baÄŸrından sökülüp atıldı. Türkiye bu hazin olayı televizyonlarda izlerken, Didimliler zeytinine sahip çıkmak için bir festival gerçekleÅŸtiriyordu.

​

Tüm Ege’de olduÄŸu gibi Didim’in de en önemli tarımsal faaliyetlerinden olan zeytincilik, son yıllarda hak ettiÄŸi ilgiyi görmeye baÅŸladı. GecikmiÅŸ de olsa geleneksel üretimin dışında zeytin üretiminin yaygınlaÅŸtırılması, aÄŸaç sayısının arttırılması konusunda çalışmalar gerçekleÅŸtirmeye, üretici teÅŸvik edilmeye baÅŸlandı. Tüm bu giriÅŸimler ise bir etkinlikle taçlandırıldı: Uluslararası Didim Zeytin Festivali.

 

Bu yıl üçüncüsü gerçekleÅŸtirilen “Uluslararası Didim Zeytin Festivali”, Didim Kaymakamlığı öncülüÄŸünde Didim Ziraat Odası, Kent Konseyi, Ticaret Odası ve Didim Belediyesi’nin katkılarıyla 7-8-9 Kasım tarihlerinde, uluslararası katılımla düzenlendi.

​

Festivallerin ve kültür-sanat organizasyonlarının bir meseleye ilgi çekmek ve bir temayı ön plana çıkarmak açısından oldukça etkili bir tanıtım yöntemi olduÄŸuna inananlardanım. Bu açıdan Didim’in adının “zeytin” ile birlikte anılması ve bir marka haline gelmesinde, Zeytin Festivali oldukça önemli ve sürdürülmesi gereken bir organizasyon.

​

​

 

Eskiden sadece geleneksel yöntemlerle üretilen zeytin ve zeytinyağı, yıllar içinde üreticinin bilinçlenmesi ile kalitesi yüksek yaÄŸ üretimini hedefleyen, asit oranı düÅŸük üretim yapan yeni üreticiler ve yeni markaların doÄŸuÅŸuna tanık olduk.

 

Özel giriÅŸimcilerin yanı sıra; ortak bir marka oluÅŸturulması, tüm dünyaya bu marka ile Didim zeytininin tanıtılması için, “ZEYDÄ°M” adı altında Didim Belediyesi adına marka tescili de gerçekleÅŸtirildi.

 

Kısacası bugüne kadar kendinden emin, önemli adımlar atıldı. GerçekleÅŸtirilen Zeytin Festivali de tüm bu çabaları daha görünür kılmak ve Didim'in adını bir kez daha zeytin ile duyurmak için gerçekleÅŸtirilen, uluslararası bir etkinlik.

 

Festival kapsamında en çok ilgi gören organizasyon, tanıtım stantlarının yer aldığı yerel ürün pazarıydı. Gönül isterdi ki, bu pazarda festivalin temasına uygun olarak sadece zeytin ve zeytinle ilgili ürün çeÅŸitleri olsun. Ancak maalesef temayla hiç ilgisiz olan ürünlerin de yer aldığı bu pazarın etrafına bir de iÅŸportacılar yerleÅŸince kötü görüntülerin ortaya çıkması kaçınılmaz oldu.

​

Eksikliklerine raÄŸmen  bu festivalin önümüzdeki yıllarda daha da güçlenerek, zenginleÅŸmesini ümit ediyorum.

 

Özellikle uluslararası karakterinin Ege ile sınırlı kalmamasını, zeytin alanında lider Akdeniz ülkelerine de uzanmasının, önümüzdeki yıllarda, Didim Zeytin Festivali'nin hatırı sayılır üne sahip festivaller arasında yerini alacağına inanıyorum.

 

Ölmez aÄŸacın izinde hepinize keyifli hafta sonları...

MarkalaÅŸma Yolunda ZEYDÄ°M

bottom of page