top of page
  • Yazarın fotoğrafıBaşak Kamacı Budak

SÖYLEM, EYLEM, DİL BİRLİĞİ = MİLLET İTTİFAKI


Bir tarafta “CUMHUR İTTİFAKI”, bir tarafta “MİLLET İTTİFAKI”...

“TEK ADAM”ın iktidarı ile “MİLLETİN İKTİDARI” arasında bir yol ayrımındayız.

Cumhur İttifakı’nın kamuoyu ile paylaşılan manifestosu, milli ve manevi duygular üzerinden algıları yönetmeyi hedefliyor.

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çöküş, uluslararası düzeyde siyasi yalnızlaşma gibi temel sorunlara ilişkin hiçbir somut öneriyi içermiyor. Hele hele yoksulluktan, işsizlikten, anti demokratik uygulamalar konu bile edilmiyor.

Manifestodan akılda kalan tek bir cümle var: “Ahdim Olsun Ki”... Bu cümle bile Cumhur İttifakı’nın, sadece liderin imajı üzerine inşa edilmiş, hiçbir gelecek ümidini taşımayan bir vaatsizlik/vaat edemezlik halini bir kez daha gözler önüne seriyor.

MİLLET İTTİFAKI’nı oluşturan partilerde ise en can alıcı nokta: Söylem Birliği.

Muharrem İnce, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu aynı somut vaatleri kendi seçim çalışmalarında dile getiriyorlar.

Ne mi diyorlar?

Şeker Fabrikalarını Sattırmayacağız... Gelir dağılımındaki adaletsizliğe son vereceğiz… İşsiz gençlere devlet desteği sağlayacağız... Üreten Türkiye’yi yeniden kuracağız... Komşularımızla barış içinde yaşayacağız... Adalet sistemini yeniden kuracağız... OHAL’i kaldıracağız...

Seçmene düşen tek bir görev var: Millet İttifakı’nın bu söylem birliğini, sandıkta eylem birliğine dönüştürmek.

Ahdim Olsun...

16 yıllık AKP iktidarında, milletçe çok sayıda Arapça kelimeye kulak aşinalığı kazandık.

Atatürk’ün, “tam bağımsızlık” şiarıyla yola çıktığı Kurtuluş Savaşı sonrası, hiç vakit kaybedilmeden, ekonomik, kültürel ve eğitim alanında radikal adımlar atıldı.

Tam bağımsızlığın savaşı kazanmaktan ibaret olmadığını bilen Atatürk, Harf Devrimi ve Türk Dil Kurumu’nun kuruluşu ile kültürel alanda devrimler yaptı.

Dil, ulusal varlığın damgası ve ayrılmaz parçasıdır. Dilini yitiren bir toplum, benlik duygusunu ve tarihsel kökenlerini yitirir.


Siyasal rejimlerin ve ideolojilerin bir toplumu kimliksizleştirmek ya da kendi öz kaynaklarıyla bağlantılarını koparmak için yüzyıllardır kullandıkları en önemli silah; dil’dir.

Ulusun, dilsel birlikteliğini en fazla koruyup kollaması gereken iktidarın, her fırsatta kullanmaktan büyük zevk duyduğu Arapça kelimelerin bolluğu bir rastlantı olmasa gerek.

Neden “söz veriyorum” değil de “ahdim olsun”? Çünkü dildeki karmaşa, zihinde karmaşıklığa yol açar. Kullanılan dil, ne kadar anlaşılmaz olursa iktidara giden yol da o kadar berrak olur.

İşte bu yüzden, Millet İttifakı’nın manifestolarında ve seçim bildirgelerinde mutlaka yer bulması gereken bir konu var:

Yeniden kültürel devrim!

Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinde olan, ancak Atatürk sonrası dönemde kesintiye uğrayan kültür devriminin dilden başlayarak, eğitimde, sanatta, kültürel alanda yaşanmasına ihtiyaç var.

Eflatun (Platon)’un 1800 yıl önce, 4. yy.’da söylediği gibi;

“Demokrasi bir halk eğitimi sorunudur. Halkın eğitimi zayıf olunca demokrasi, oligarşiye döner. Yine halkın eğitimi zayıflayınca, oligarşi demagog yaratır ve demagog diktatör olur.”

Dilimize, töremize, geleneğimize, kültürümüze ve varoluş temellerimize sahip çıkmak için; bizi bir tek demokrasi paklar. Dilde, özde ve düşüncelerinizde sevgiyle kalın.


0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page