top of page
  • Yazarın fotoğrafıBaşak Kamacı Budak

İMARIN GÜCÜ DOĞAYA KARŞI



Beklenen İmar Affı, 6 Haziran 2018 tarihli Resmi Gazete’de, yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Cumhuriyet tarihinde, bugüne kadar, toplam 14 imar affı ilan edildi.

İlk imar affı 1949 yılında; son af ise, Turgut Özal döneminde, 1985 yılında gerçekleştirilmişti. 2018 yılında çıkartılan, Türkiye tarihinin 15. İmar Affı kapsamında, 13 milyon yapının ruhsatlandırılarak yasallaştırılması bekleniyor.


Turgut Özal’ın, 1985 yılında, çıkartılan imar affı ile ilgili sarf ettiği şu sözler ise, Türkiye İmar Tarihinin plansız ve ilkel gelişiminin spot cümlesi niteliğinde:

“Binaları mevcut kanunlara uydurmak değil, kanunları binalara uydurmak şartı vardı. Biz de öyle yaptık.”


Rahmetli Özal’ın da çok anlaşılır biçimde ifade ettiği gibi, imarda af demek; kanunsuzluğa boyun eğip, kanunları delik deşik etmekten ibaret.


Peki, 1985 İmar affından sonra ne oldu, hatırlıyor musunuz?

Kanunları binalara bir güzel uydurduk ve sonra hepsi 1999 depreminde yıkıldı.


Depremde çöken binaların büyük bir kısmı, Özal’ın çıkardığı aftan yararlanarak ruhsat ve iskân almış yapılardan oluşuyordu.

Yani çöken binaların altında can veren vatandaşlarımızın, tek sorumlusu malzemeden çalan müteahhitler değil, bizzat hükümetin kendisiydi.

TBMM’nin 03.05.1995 gecesi, yasalarla muntazam ve pürüzsüz hale getirdiği bu binalar; 17.08.1999’da doğanın kontrolsüz gücü depremle yerle bir oldu.

1999 Depremini unutmayacağız dedik, unuttuk...

Yeni çıkartılan “Yapı Kayıt Belgesi Tebliği”nde de “İmar Barışı” kapsamında, belgelendirilecek binaların depreme dayanıklılığı ile ilgili sorumluluk mülk sahiplerine ait.

Büyük İstanbul depremi senaryoları ve olası bir depremin yıkıcılığının etkisi konuşulurken işimiz, bu durumda, yine Allah’a kaldı.



Doğa ve Tarih Bedel Ödeyecek


Çıkartılan imar affı ile ilgili madalyonun bir diğer yüzü de doğal koruma alanları ve arkeolojik sit alanlarının kapsam dışı bırakılmamış olması.

Bu alanlardaki kaçak yapılaşmaya ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın süreci nasıl yürüteceği merak konusu.

Mevcut durumda, arkeolojik sit alanlarında ruhsatsız bina sahiplerinin, Yapı Kayıt Belgesi almak üzere sistem üzerinden başvuru yapmasının önünde herhangi bir engel yok.

Kapadokya’da, Karadeniz Yaylaları’nda, kıyılarda ve Türkiye’nin dört bir yanındaki özel koruma alanlarındaki mevcut yapılaşmanın, bu af ile yasallaşacağını; bunun bir doğal ve arkeolojik katliama yol açacağını uzmanlar her fırsatta dile getiriyor.

Doğal ve ekolojik dengeyi bozmanın sonuçlarını insanoğlu yaşamıyla öder.

Tarihsel ve arkeolojik mirasın tahribatının sonuçlarını ise bir millet yok oluşla öder.

Bir atasözümüz “Mal Canın Yongasıdır” der, bir diğer atasözümüz ise “Cana Geleceğine Mala Gelsin” der.

Yaşam deneyimlerimiz ve 1999 Depremi ise “Doğa Öcünü Alır” dedi.

O yüzden unutma lüksümüz yok.

İmarın gücü karşısında doğanın her zaman daha güçlü olduğunu hatırlamak zorundayız.

Güvenle, umutla ve sevgiyle kalın.

İyi bayramlar.



0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page